Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

noopener noreferrer

04.10.2023 13:10

Eskiye, Geçmişimize Özlem Duymak

Eskiye, Geçmişimize Özlem Duymak

Sahi nedir geçmişe özlem duymak?

Çocukluğumuz mu? Yaşadıklarımız mı? Yoksa rahatlık mı?

Bir araya geldiğimiz zaman hemen hemen hepimiz nerede o eski günler deriz. Bunun sebebi; şu anki yaşadığımız ortamdan tat almadığımız için midir? Yoksa maddi açıdan sıkıntılı olduğumuzdan mıdır? 

Hayır hayır. Her ikisi de eskiden de hayatımızın içinde vardı. Hatta kimimizin yaşantısı çok ağır şartlarda geçti. Ama her şeye rağmen mutluyduk. Elimizdekiyle yetinmeyi biliyorduk. 

Hep daha fazlası hep daha fazlası demiyorduk. Gelecek kaygımız yoktu. O günün şartlarında bugünün tadını çıkarmayı biliyorduk. Oğlum kızım okumuş okumamış çok da önemli değildi. Bir şekilde kendi karnını doyuracak iş bulunur denilirdi. "Haa okursa gurur duyulurdu." O ayrı... oğlu ya da kızı doktor, öğretmen, mühendis, vb. olacak. Üff mahallenin içinde yürürken, sanki "küçük dağları o yaratmış." 

Burada şuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Biri üniversite kazandığında ya da iyi bir şey başardığında sadece ailesi değil; yakın uzak akrabalar, mahalleli, köylü sevinirdi, gurur duyarlardı. 

Çünkü ben değil, biz düşüncesi vardı. Vatana, millete, dinine faydalı bir insan olacağı "birimiz hepimiz "düşüncesi hakimdi. Elbette o zamanlarda da mutlaka kıskananlar vardı. Ama bu derece ciddi ve tehlikeli boyutlarda değil. Bu sorun da ele alınması gereken farklı bir konu... Bu zamanda ise; kardeşin bile senin çocuğunun iyi bir yerlerde olmasını kıskanıyor. Değil ki konu komşu...

Eskiden mahalledeki çoluk çocuktan sadece anne babası sorumlu değildi. Sokaktaki, mahalledeki, hatta tüm köy kasaba birbirinden sorumluydu. Göz kulak olunurdu. Sokakta çocuklar hep birlikte oyunlarını oynarlar sonra acıkınca en yakın kimin eviyse oraya giderler, bir güzel karınlarını doyururlardı. Yerler içerler geri oyunlarını oynamaya devam ederlerdi. Annesi demezdi ki "çocuğum sen niye getirdin. Üstünüz başınız kir pas içinde, yemek var mı da getirdin. Bize anca yeter." gibi sözler o yokluk zamanında bile asla kullanılmazdı. Allah ne verdiyse o yenirdi. 

Komşunun çocuğu bir hata mı yaptı, suç mu işledi. Fark etmez. Mahalleden herhangi biri onu uyarırdı. Şunu diyen hemen hemen olmazdı. "Vay efendim, sen benim çocuğuma ne hakla karışırsın, sen kim oluyorsun, benim çocuğum serbest, istediğini yapar. Benim çocuğum öz güvenli biri olacak." Maalesef en büyük yaptığımız hatalardan biri bu oldu. Öz güven adı altında saygıdan sevgiden yoksun bunların ne olduğunu bilmeyen nesiller...

Eskiden tek odanın içinde aynı yatakta 3-4 kişi birlikte yatılırdı. Laf aramızda o yatağın içindeki birbirimizin ayaklarıyla oynadığımız oyun da ayrı bir güzel olurdu. Arada anne babamızın şışştt uyuyun artık demesi ve bizim oynamaya devam etmemiz. Çok güzel anılardı. Aslında anne babalarımız disiplinliydi. Bizler onların bir dediğini iki etmezdik. Gözleriyle bir baksalar, hangi bakışta ne diyorlar anlardık. Yani "leb demeden leblebiyi anlamak." Onlar üniversite okumadan, bin bir çeşit kaynaktan çocuk eğitimiyle ilgili bilgiler edinmeden, çocuk psikolojisinden ve eğitiminden anlıyorlardı. Sokakta oynanan oyunun çocuklara ne büyük bir mutluluk verdiğinin farkındalardı. O disiplin içinde isteseler bize sözlerini tutturamazlar mıydı? Ama mesele o değil. Asıl mesele çocukların yaparak yaşayarak, tecrübe edinerek, (belki farkında olarak, belki değil) çocukların kendilerinin öğrenmesini sağlamak. "Aman yavrum dur, çantan çok ağır ben taşırım. "Sen okulda çok yoruluyorsun, ben yediğin, içtiğin tabağı, bardağı kaldırırım." Onlardan sorumluluk duygularını aldık. Böyle olunca da roller değişti. Artık çocuk inisiyatifi eline aldı. Annem babam benim istediğimi yapmak orunda bilinci doğdu. Artık bundan sonra işin içinden çık çıkabilirsen. İpin ucu kaçtı bir kere...

Rahatlık deyince... Eskiden bulaşık, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi yokken zamanı daha çok değerlendirebiliyorduk. Her şeyi yapmaya zamanımız vardı. Hayatımızı kolaylaştırmak için bin bir çeşit teknolojik aletler var ve biz hala mutlu değiliz. Zaman yetmiyor yoruluyoruz diye hep bir şikâyet, söylenme derdindeyiz. Devamlı olarak istiyoruz. 

Sözün özü; her ne kadar yaşadığımız ortam, çevre, bizlere yaşam koşullarımızı kolaylaştırmış olsa da işin içinde; saygı, sevgi, samimiyet yoksa hepsi boş. 

Ganimet ÜNÜVAR

Hit:14

    • Saygı, sevgi, değer bilme de azalıyor belki ama yine de ümitvariz ve sizin gibi hayatımızda örnek insanlar olduğu sürece kıymetini bilip eskilerin güzelliklerini unutmadan önümüze daha sağlıklı bakmak umuduyla...

      Halime

    • Harika bir yazı olmuş kendisini kutluyorum. Toplum olarak hangi seviyede olduğumuzun aynası olan bir yazı. İşin başında sorumluluk geliyor. Sorumluluk almayan bireyler asi ve tembel oluyorlar.

      Mehmet Ali Ak

Yorum yapmak istiyorsanız bu yazıyı tıklayınız

Top10

  • yazar yok
  • YAZARLAR

    YAZARLAR