Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

noopener noreferrer

18.07.2023 15:07

Şam Şeytanı veya Kıyamet Cücesi

Şam Şeytanı veya Kıyamet Cücesi

Bilindiği gibi arkeoloji, çalışma alanı olarak buluntulardan hareket eder. Antropoloji de anlatılar, inançlar, ritüeller gibi insana dair olan her şeyi odak noktası olarak alır. İnsan hep hayatı veya hayatta olup bitenleri anlamlandırma çabası içinde olmuştur. Anlamlandırma çabası fiziksel bir kalıntı veya buluntu bırakmak yerine anlatılar ile kendini göstermektedir. Bu bakımdan kuşaktan kuşağa aktarılan anlatılar içinde yer alan atasözleri, deyimler ve metaforlar veya benzetmelerin de arka planını anlamaya çalışmak geriye doğru yapılan bir anlam kazısı yapmayı gerektirmektedir.

15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili olarak bu girişimde bulunanların nasıl bir eğitimden geçtiği konusunu bir meslektaşımla tartışırken Şam Şeytanı metaforunu kullandı. Bu metaforun kaynağının ne olabileceğini araştırırken Kıyamet Cücesi benzetmesi ile de karşılaştım. İkisi de neredeyse aynı bağlamda kullanılmıştı.

Şam

Önce Şam üzerinde duralım. Şam veya Arapça olarak Dimaşk veya Litince Damascus ilk cinayet olan Kabil ile Habil olayının meydana geldiği yer (Şam'ın kuzeyindeki Kasiyun Dağı) olarak bilinmektedir. Hırıstiyanlar için Şam’ı önemli kılan Şamlı Yuhanna, Şamlı İoannis veya John of Damascus , yedinci yüzyılda Şam’da varlıklı bir Süryani Hristiyan ailesinde doğmuş, Suriyeli Hristiyan azizdir ve doğunun son kilise babası olarak bilinmektedir. Kudüs’te keşiş olmadan önce Emevî sarayında kıdemli bir memur olarak çalışmıştır.

Bizim kültür tarihi içinde Bağdat ilim için gidilen mekanlardan birini temsil ederken Şam ticaret ile ilişkilendirilmekte idi. İslam öncesi dönemde özellikle Arabistan’dan Şam’a ticaret kervanları gelirdi. Kureyşli tüccarlar kış mevsiminde kuzeye Filistin, Şam, Mısır’a ticaret kervanları gönderirlerdi. Bazı kaynaklarda Hz. Peygamber’in henüz çocuk yaşta iken (9 veya 12), amcası Ebû Tâlib tarafından bir Kureyş ticaret kervanı ile Suriye’ye götürüldüğü, kervanın asıl adı Sergius olan Bahira adında bir rahibin manastırı yakınında konakladığı anlatılmaktadır. Peygamberimiz tarafından yapılan bir başka ticaret seferi de Şam’a Hz. Hatice’nin develeriyle yapılan sefer olmuştur.

Şeytan

Şeytanın gerçek bir varlık olup bir bedene sahip bulunup bulunmadığı konusu tartışmalıdır. Ayrıca şeytanın görülüp görülemeyeceği hususu da tartışmalıdır. Ancak, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'da dünyadaki kötülüklerin başı, Tanrı'ya karşı duran kötü bir varlık olarak tasavvur edilmektedir. Antropolojik açıdan bakıldığında insanlık kültür tarihinde Şeytan mutlak kötülük fikrini temsil etmekte ve kötülüğün kişiselleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan bir varlıktır. Dinde, teolojide, mitolojide ve halk arasında bilinen şeytanlar farklı özellikler taşırlar. Ancak genel anlayışa göre şeytan tanrı tarafından yaratılmıştır, meleklerden daha güçlüdür, insan ve hayvan suretine bürünebilir, boynuzlu, kuyruklu, kıllı bir yapıya sahiptir. Bu genel kabullere göre de zaman zaman resmi bile yapılmaktadır.

Halk kültüründe şeytan soyut bir varlık olarak düşünülür ve bu soyut varlık her insanın içine girer ve orada yaşar. İnsanları etkileyerek onları kötülüğe sevk eder. Halk kültüründe şeytan kişiselleştirilir ve ona fiziksel özellikler atfedilir. Gözleri şaşıdır ve çenesinde at kılı gibi sakalı olan köse biridir.  Kafası bir fil kafası kadar, dudakları da manda dudağı gibidir.  Bazan da hayvan kılığına bürünür. Issız yolda rastlanılan bir tanıdık veya yabancı veya bir oğlak, keçi ve benzeri bir hayvan kılığına da girebilir.

Şam Şeytanı

Tarih içinde Şam, bir ticaret merkezidir. Genellikle burada ticaret yapan tüccarlar, kandıran, aldatan, kurnaz, akıl çelen insanlar olarak tanınmaktadırlar. Yalan söyleme, çok yemin etme, aldatma gibi özelliklerin üst düzeyde olduğu tüccarlar Şam Şeytanı olarak adlandırılmıştır. Ayrıca, günlük hayatta cin fikirli, aklı erken gelişmiş çocuklar da Kıyamet Cücesi olarak adlandırılmaktadır.  Ancak, tüccarlar arasında genelde fiziksel olarak kısa boylu olan, fesat başı olarak görülenlere de Kıyamet Cücesi adı verilmektedir. Bazan Mahşer Midillisi metaforu da kullanılır.

Şam Şeytanı ile Kıyamet Cücesi metaforları aslında kişilik özellikleri üzerinde durmaktadır. BU kişilik özellikleri şunlardır:

  • Çatıştırma ve savaştırma becerisi vardır, bulunduğu taşın altından çatışmayı izler ve sevecen gülümsemeyi hiç eksik etmez.
  • Fitne kumkuması olmuştur.
  • Fizik olarak genelde kısa boylu olması, biraz cüce görüntüsü vermesi sempatik görünmesini sağlar.
  • Her taşın altından çıkar.
  • Sürekli güler yüzlü ve sevecen gözükür ve bu nedenle masumiyetinden kuşkulanmanız mümkün olmaz.
  • Tek bir kişi olsa bile koca bir teşkilatı veya kurumu cadı kazanına çevirebilir.
  • Teşkilat veya kurum içinde yer alan insanları onların fark edemeyeceği şekilde birbiri ile çatıştırma becerisine sahiptir.

15 Temmuz bağlamında meslektaşımızın kullandığı Şam Şeytanı metaforuna Kıyamet Cücesi veya Mahşer Midillisi metaforunu da eklemek yanlış olmayacaktır. Bu darbe girişiminde bulunan hainlerde bu özelliklerin fazlasıyla var olduğunu düşünüyorum. Öyle ise tanımlama ve cevap çok açıktır.

Soru: Paytak paytak yürüyen, bazen gölde yüzen, bazen uçan, vak vak vak vak ses çıkaran kanatlı nedir?

Cevap: Ördektir.

Günümüzde bu özelliklere sahip Şam Şeytanlarını veya Kıyamet Cücelerini ilişkilendirme yoluna gitsek, işin içinde veya sonunda gene çatıştıran, karıştıran ve gülümseyen yüzüyle taşın altından çıkan hainlik veya hainler olduğu açık değil midir?

Etrafımızda, yolumuzda, iş çevremizde Şam Şeytanları, Kıyamet Cüceleri veya Mahşer Midillileri olmadığından emin olmamız mümkün mü?

 

Mehmet ŞAHİN

Hit:10

    • Maalesef günümüzde çatıştıran, karıştıran ve günün sonunda geriye dönüp gülümseyerek, yaptığından gurur duyan o kadar çok Şam Şeytanları var ki; en korkuncu da bunları birçoğunu bildiğimiz halde hiçbir şey yapamaz oluşumuz, elimizden bir şeyin gelmemesi... Neden? Diye soracak olursak; en alttan, en üst mevkiye kadar ulaştığını için. Kimi kime anlatacaksın. Daha doğrusu, kimi nereye şikâyet edeceksin. Bu sisteme dur diyecek biri çıkmadıktan sonra, daha çok Kıyamet Cüceleri ve Mahşer Midillisi hayatımızda kalmaya devam eder. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." Bu arada; Mahşer Midillisi metaforu çok hoşuma gitti. Çok saygıdeğer Mehmet hocam sizin sayenizde duymuş oldum. Teşekkür ederim.

      Ganimet Ünüvar

Yorum yapmak istiyorsanız bu yazıyı tıklayınız

Top10

  • yazar yok
  • YAZARLAR

    YAZARLAR