29.03.2023 23:03
Kır Ağasının Düşünün Yorumunun Yorumu
Selamlar, merhabalar öncelikle.
Hayırlı Ramazanlar, makbul oruçlar, ibadetler, bereketli sahurlar, iftarlar dilerim.
Bu yazıda, Kır Ağasının Düşü'nü konu edinerek düşün yorumunun yorumunu ve düşündürücü yanlarını ele alıp dikkate sunacağım.
KIR AĞASININ DÜŞÜNÜN YORUMUNUN YORUMU
Mehmed Âkif, Safahât'ın Âsım şiirinde Köse İmam'dan bir öykü anlatır, aktarır.
Bu anlatımda, Kır Ağası, Çarıkçı Emmi baş kişiler, köylüler ise ara kişilerdir.
At, Kır Ağasının al atı da görev üstlenir ayrıca.
Kır Ağasının Düşü'ndeki ayrıntılarda yer alan belli belirsiz köyleri, yerleri, şeyleri, kişileri de öykü içinde öykü arasında geçenler olarak unutmayalım yeri gelmişken.
...
Yer, köy; vakit Ramazan, oruç vakti.
Bunu da belirtelim.
...
Yazının tek düze olmaması için Mehmed Âkif'in anlattığı yerleri tırnak içinde verip öykünün bölünmesi pahasına da olsa ara ara araya gireceğim gerektiğinde, gereğince.
...
İşin özünde buradaki ilk yazımda bu konuyu seçmemin ve yazmamın sebebi, bir tür gasavanlık örneğini okura sunmak, Mehmed Âkif'in bu şiirinin bir de bu gözle okunabileceğini göstermek.
...
Gasavanlık ki ne gasavanlık... Göreceğiz bakalım.
Ya da girecek miyiz, belki göremeyeceğiz.
Bakalım Kır Ağası neler etmiş, neler eylemiş, neler söylemiş, Çarıkçı Emmi'ye neler dedirtmiş, neleri söyletmiş?
Bir bakalım, Köse İmam neler anlatmış, Hocazade Mehmed Âkif neler aktarmış?
Bakalım bakalım, bu aktarılanları biz nasıl anlamışız, nasıl anlarmışız?
...
Gasavan kimmiş bir de buna bakalım.
Kır Ağası?
Çarıkçı Emmi?
Köse İmam?
Mehmed Âkif?
...
Kim neyin neresinde, biz neyin hangi karesindeyiz, millet nerenin hangi köşesinde?
Bunlara da bakalım.
Çarıkçı Emmi, Köse İmam, Mehmed Âkif, lâfı nereye yerleştirecekler?
Görelim öyleyse.
...
Kır Ağası ve Al Atla Seferîlik Serüveni
"Oruç sıcaklara gelmiş, Kır Ağası bakmış ki:
Sabahlar akşam olur şey değil, bu, tiryâki;
Bütün gün esnemeden, hiddet etmeden bıkmış;
Al atla bağdaşarak “Yâ sefer!” demiş çıkmış.
Takım rahat, pala uygun, gazâ mübârek ola:
Tavuklu, hindili köylerde haftalarca mola.
Refîki arpayı bulmuş, keser ferîh ü fahûr;
Bu dört öğün yiyip ister sonunda bir de sahûr!
Bedâva sofraya düştün mü, hoş geçer Ramazan;
Misâfirim diye insan mukîm olur ba’zan."
...
Araya girelim burada az.
Oruçsa, Ramazan gelmiş ki iyi iyi gelmiş belli, besbelli.
Gelmiş de, sıcaklarda geldiyse yaz günü uzun da hayli.
Günler uzun, upuzunsa, bak gör sen gece kısa kesili.
Ne olacak ya, yok mu hiç bir çaresi; az çok düşünmeli.
Tiryakiliğin de varsa, hasta, yasta değilsen ne edip etmeli.
Kır Ağasısın, al atın da var, çıkıp insan sefer etmeli.
Sefere var müsade, kimse ayıplamaz ya, gücenmemeli.
Ekmek elden, arpa yelden, konak, yunak bedava, öğünler denk üçe dörde bölünebilmeli.
İşler tıkırında derken, neredeyse oluverir insan sanki yerleşik yerli.
Hep aynı gitmez ki her şey her zaman yerinde ve yerli.
Gezer, oturur, uzanır, yatar, uyur, uyanır, uyur yeniden derken düş de görmeli.
İşte tam burada Köse İmam'a Mehmed Âkif'in anlattırdığını dinlemeli.
...
Kır Ağasının Düş Görmesi ve Düş Yorucu Aratması
"Nasılsa bir gece bir düş görür bizim yolcu;
Sabâhı bekleyemez, yok ya hâinin orucu;
Uyandırır ne kadar köylü varsa, der: Çabucak,
Gidin bulun bana bir şöyle zorlu düş yoracak.
Çarıkçı Emmi’yi sa(ğ)lık verir cemâ’at de,
– Fakat sahurda yatar, kalkamaz bu sâ’atte.
Biraz sabırlı olun...
– Şimdi isterim, gelecek:
Ben öyle bekleyemem, kalkamaz demek ne demek?
Çarıkçı Emmi gelen halkı uğratır kapıdan.
İkinci def’a gelirler:
– Ocağına düştük, aman,
Herif lâf anlamıyor, gel de sonra yat, haydi!
– Sabah sabah bu ne düştür be? Görmez olsaydı!
Henüz yatağıma uzandım... Bakındı aksiliğe...
Gebermediydi ya!
– Sen git de söz geçir deliye!
Ne söylesen kızıyor... Hak şaşırtmasın kulunu.
Adamcağız çıkar evden, tutar köyün yolunu,
Ki uyku sersemi tak der zavallının canına;
Düşer gelince nihâyet Kır Ağsı’nın yanına.
– Aman be Emmi!
– Ne var!
– Düş yorar mısın?
– Be adam,
Biraz nefesleneyim, dur ki, yorgunum...
– Duramam.
– Neden?
– Fenâma gider beklemek de...
– Vah! Vah! Vah!
– Bilir misin ki ne gördüm...
– Hayırdır inşallah!"
...
Kır Ağasının Çarıkçı Emmi'ye düşünden söz ettiği ve Emmi'nin de 'Hayırdır inşallah!' dediği bu yerde de ara verelim.
Araya girelim yine az az, lâfı keselim şekerle; yok yok balla keselim.
İşler yolunda, her şey tıkırında.
Köylü misafir deyip ses etmiyor, söz etmiyor.
Ağanın bir dediğini ikiletmiyor.
İki öğüne iki de sahur ve iftarı katıp dört öğün ediyor.
Atın hali zaten ağadan neredeyse hallice iyice.
Bir şey var işte unutmamalı.
Yatan uyur, uyuyan hep görmez de arada görür düşü.
Düşü gören kimi, kendi yorar, kendini yorar.
Kimi düş gören ne kendi yorar, ne kendini yorar.
Kır Ağasının durumu işte bu ikincisi.
O ne kendi yorar, ne kendini yorar.
Ağa ya! Belalı mı belalı, sanki çomar.
Durdurmak şöyle dursun köylüyü, düş yorucu atamaya koşar.
Bulamazlarsa demez gece vakti, herkesi zorlar.
Her ne gördüyse, o kadar semirip semirip yatıp zıbarıp, uzanıp geberip.
Korkmuş mu sanki ya da belirsizlik ürküttü belki kimbilir!
Bakıp görelim, ne olduğunu okuyup anlayalım, az az dinleyelim.
Uzunluğu pahasına sabredelim, hiç de usanmadan direnelim.
Kesmek istemiyorum kır Ağasının gasavanlık yapmasını, bekliyorum ufak ufak, iri iri atmasını.
Merak ediyorum Çarıkçı Emmi'nin dinleyip dinleyip lâfı suratına çarpmasını.
...
Kır Ağasının Düşü'nü Çarıkçı Emmi’ye Anlatması
"– Yemek yiyip yatıverdim, tamam yarıydı gece,
Bir öyle hayvana bindim ki, seçmedim iyice.
– Peki, o bindiğin at mıydı, anlasak, neydi?
– Bilir miyim? Yalınız dört ayaklı bir şeydi...
Katır mı desem? Eşek mi desem?
Öküz mü desem? İnek mi desem?
Al at mı desem? İdiç mi desem?
Koyun mu desem? Çepiç mi desem?
– Güzel!
– Biraz yürüdük...
– Geçtiğin nasıl yerdi?
– Nasıl mı yerdi?.. Unuttum, görür müsün derdi?
Yokuş mu desem? İniş mi desem?
Uzun mu desem? Geniş mi desem?
Çorak mı desem? Çayır mı desem?
Sulak mı desem? Hayır mı desem?
– Tamam! İlerde ne gördün?
– İlerde bir kocaman,
Karaltı vardı...
– Peki, ismi yok mu?
– Bilmem, aman!
Ağaç mı desem? Kütük mü desem?
Duvar mı desem? Höyük mü desem?
Ağıl mı desem? Hamam mı desem?
Yıkık mı desem? Tamam mı desem?
– Ya sonra?
– Karşıma, baktım, dikildi...
– Kim?
– Bir adam...
– Tanıştınız mı?
– O bilmem tanır mı, ben tanımam...
Babam mı desem? Kızım mı desem?
Hasım mı desem? Hısım mı desem?
Çıfıt mı desem? Gâvur mu desem?
Şudur mu desem? Budur mu desem?"
...
Kır Ağası böyle serüveni yaşar da hiç düşü, gün gibi aydınlık olur mu?
Olmamış işte.
Bitse bir de.
Nerede!
Ne bitmez, boz bozulak, bus bulanık, toz dumanlık, kaskaranlık, uçsuz bucaksız bir düşmüş.
Belki birkaç saniyelik bir düştü de kimbilir kır ağası sinmiş, pusmuş orası belli.
Ramazan bitiyor, seferlik gidiyor, izzet ikram dönemi uçuyor olmasın sakın.
Her neyse Çarıkçı Emmi'ye kulak verelim bakalım, ne etmiş, neler demiş?
...
Çarıkçı Emmi'nin Kır Ağasının Düşü'nü Yorması
"– Uzatma, sen buluyorsun belânı Allah’tan...
Bu: Elde bir; yalınız pek seçilmiyor ne zaman...
Bugün mü desem? Yarın mı desem?
Uzak mı desem? Yakın mı desem?
Yazın mı desem? Güzün mü desem?
Güzün mü desem? Yazın mı desem?"
...
Gördünüz ya çaktı lâfı Çarıkçı Emmi.
'Gasavan atma!' denmezdi ki bu halde düş anlatıcı Kır Ağası'na.
'Belanı buldun sen!' denirdi herhalde.
Peki ya Kır Ağasının Çarıkçı Emmi'ye, 'gasavan atma!' diyecek hâli, yüzü, mecali var mı?
Ne arar?
...
Kır Ağası ile Çarıkçı Emmi'nin gasavanlık etme muhabbeti niyetine okuduğum, okuttuğum, anladığım kısım burada bitti.
İş bitti mi ya!
Yazı bitti mi?
...
Yok az bir yer kaldı.
Kıssa bitse de hisse bitmedi.
Köse İmam kıssayı bitirdi.
Hocazâde dinledi ve düşün, Çarıkçı Emmice hayra yorulmayacağı gibi gidişin de hayra yorulmayacağı yorumunu yaparak, Köse İmam da hisseyi çıkararak vermeye ve konuşmaya devam ediyorlar.
Kulak verelim:
...
Köse İmam ile Hocazâde’nin Durumu Değerlendirmesi
"– Ne kadar doğru! Hocam, hayra yorulmaz bu gidiş.
– Sen o rü’yâya hakîkat deyiver, tam bizim iş.
Herifin hâlini gördün ya, bugün millet de,
Aynı meslekte, o fıtratte, o mâhiyette.
Tanımaz bindiği mahlûku, sürer kör körüne;
Tanımaz gittiği yer hangi taraf, gördüğü ne?
Fikri yok, duygusu yok, sanki yürür bir kötürüm;
Bu da sağlıksa eğer bence müreccahtır ölüm."
...
Çıkaracağımız Derse Doğru
Gördünüz ya!
Hisse nereye çıktı, kime çıktı, kimlere çıktı?
Çıka çıka bu işin sonu, gördük ki millete çıktı.
İbret alınacak ise eğer.
Mevzu derinmiş meğer!
Düş değil mi imiş mevzu.
Tuş olmak meğer mevzu.
Düş kıssaya mevzu imiş.
Tuş hisseye mevzu imiş.
...
Milletin hâli şu muymuş yani:
Bindi/k bir alamete
Gidiyor/uz kıyamete.
...
Hisseli-yorum
Ya sizce millet;
Tanımaz mı bindiği mahlûku, yoksa sürer mi kör körüne;
Tanımaz mı gittiği yer hangi taraf, gördüğü ne?
Fikri yok mu, duygusu yok mu, sanki yürür bir kötürüm mü;
Böyleyse ve bu da sağlıksa eğer sizce müreccah mıdır ölüm?
...
İyimser olanlar/ımız diyecek ki:
Gasavan atma!
Millet;
Tanımaz mı hiç bindiği mahlûku, sürer mi hiç kör körüne;
Tanımaz mı hiç gittiği yer hangi taraf, bilmez mi hiç gördüğü ne!
Fikri yok mu sanılır, duygusu yok mu hiç, sanki hiç yürür bir kötürüm mü;
Tanır, bilir, fikirli, duygusu yoğun millettir.
Neden müreccah olsun ölüm ona!
Ölü/m onda ölür, ölü/m dirilir onda!
...
İyimseriz.
Ümitvarız.
…
Öneri-yorum
Sahi Hazreti Yûsuf'un rü’yâsı vardı.
Rü’yâyı ve babasının yoruşunu, yorumunu, yoruluşunu anlatsak mı?
Bir başka yazının konusu olsun bu da.
…
Kır Ağası?
Çarıkçı Emmi?
Köse İmam?
Mehmed Âkif?
Hiçbiri kalmadı, fânî dünyada.
Safahât duruyor, önümüzde, boynu bükük, şâirine bir dua bekler!..[1]
…
Selâm ile kalın.
Sağlıcakla kalın.
[1] Yazıyı okuyup tashîhi ve Hazret-i Yûsuf’un rü’yâsı ile Safahât Şâiri Mehmed Âkif Ersoy’a dua hatırlatması ve eklemesi için Mehmet Ali Abakay hocama teşekkür ederim. B. D.
Bayram DALKILIÇ
Hit:5
Yorum yapmak istiyorsanız bu yazıyı tıklayınızTop10
YAZARLAR
Yorumlar